6 Mart 2012 Salı

İtiraf ediyorum sizleri özledim!!

evet evet evet.. uzun süredir buralarda görünmüyorum ama bu sefer çok özel bi' yardımı anlatmak için buradayım. Bildiğiniz gibi ülkemizde sıkça görülen aile içi şiddete dur demek için hürriyet gazetesinin kurduğu Aile içi şiddet hattı var. Ve bu harekete destek veren bazı ünlüler penti ile anlaşıp tasarımlarını sunmuşlar!!





Bu güzel çorapların tüm geliri bahsettiğim hatta bağışlanacak. Bu çoraplara BURADAN ulaşabilirsiniz :)

12 Şubat 2012 Pazar

Tiplere bak..


Gerçeklerin su yüzüne çıktığı an..


Woody woody woody.. adam haklı...

Marilyni bu yüzden seviyorum işte!

Sevgililer Gününden Nefret Etmek İçin O Kadar Nedenim Varken Sen Çık Gel...

Belki daha önce de söylemişimdir sizlere; "Ben sevgililer gününe hep yalnız girdim!". Bak o kadar yıldır şu dünyada yaşıyorum hiç bi insan oğlu demedi ki; "Şu kıza yazık lan bi sevgililer gününü de ben mahvetmeyeyim..". Herzaman 'Sevgililer Günü' öncesi terk edildim. Ama bu sefer öyle olmadı işte. Adamın biri benim bu feryatlarımı duydu çıka geldi! -Adamın biri dediğime de bozulacak- Dedi ki; "Aşkım bu senin ilk sevgililer günün, hem ben de öküz değilim. Sana bi hediye alıcam aklın hayalin duracak" -tabi tam anlamıyla böyle demedi ama bendeki etkisini aktarıyorum.- Tabi ben de heyecanlıyım ya hemen öküzlük yapasım tuttu; "Ama ben almicam yani haberin olsuun." diyiverdim. Yoksa ben de isterdim tabi elim boş gitmeyim falan. Sonra gün geldi çattı ben o gün uyuyamadım cidden ya döndüm durdum. Sonra benim canım sevgilim çıkageldi -İyi ki geldi çünkü ben o heyecandan yarım saat erken gittim ve donmak üzereydim-. Sarılmalar falan filan derken benim günlerdir merak ettiğim hediyeyi yine sordum ben. İnatçı ya bu söylemedi bana! Sinir etti beni. Her neyse oturduk bi' yere bişeyler içtik önceki günün konularını konuştuk falan derken bizimki çıkartıverdi hediyeyi! Önce almam falan desem de dayanamadım açtım. Aman Tanrım! Bi zevkli çıktı bi zevkli çıktı anlatamam. Tamam başlıca hediye olan bi kolyeydi bu hediye ama çok zarif bi' seçimdi. -Tam benim için yani :P- Ben orda işte eridim bittim ama belli etmedim -Yoksa ettim mi? o.O- Sonra biz ayrıldıktan sonra kimi bulduysam bahsettim bundan. Ayyy herkesin dibi düştü işte. İşte o anda dedim ki kendi kendime; " Çok seviyorum ben bu çocuğu be.." Harbiden de öyle yani..

Amatör bi çekimle ışık hızı olan bi posta anca bu oldu yani

7 Şubat 2012 Salı

Geç kalmış PAZARTESİ!

Başlıktan da anlaşılacağı üzere ben hala Pazartesi gününden nefret ediyorum.. Hatta nefret etmekle de kalmıyorum bayaa sayıp sövüyorum yani. Bi kere hava soğuk, okul açıldı. Neden sevetim ki ben  bu pazartesiyi?! Allah aşkına seven bi insan var mıdır acaba pazartesiyi?

3 Şubat 2012 Cuma

hah! Torpil diye buna denir!

Büyük bi sinirle girdim bugün ben bu bloga.. Bildiğiniz gibi sevgili (!) Akbank ve Vogue "Oscar Modası" adında bi' yarışma düzenlediler.. Hatırlarsanız ben de arkadaşım Tuna Mert'in -Modafobik- kombinini destekliyordum, tabi oylar falan da veriliyor bu arada biz sürekli takipteydik.. Ancak sonuçların açıklandığı gün oyları En çok oy alanlar'a bile giremeyecek kadar düşük kombinler kazanmış.. Hatta ve hatta bu yarışmaya katılmak için açılmış daha çiçeği burnunda bi' blogun da 2. sırada yer alması cabası! Yani anlayacağınız biz sabah sabah sinir küpü olduk.. Torpiller havada uçuşmuş.. Biz de o kadar oy almamıza rağmen dereceye bile girememişiz.

Bu konunun detayını öğrenmek isterseniz Şu posta bakın derim ben!

31 Ocak 2012 Salı

Bi çok şey yaşadım ben.. Belki de en saçmasına sen şahit oldun. Birden pat diye girdin hayatıma yanlış anlama mutluyum bu girişinden bu yazıyı belki mecburiyetten yazıyorum belkide  beni afftmen için. Her ikisi de olabilir gerçi.. Kısa olursa hepsi bu kadar mı dersin o yüzden saçmalayabilirim ben. Zaten hep saçmalıyorum seninle konuşurken..

Bugün üzdüm biraz seni ama cidden farkında olmadan yaptım yoksa üzmem seni istemem yani biliyosun. -yazacak bişey bulamıyorum-
seni incitmekten korkuyorum. canını yakmaktan veya hak ettiğin değeri verememekten. içimden geçenler bunlar işte. kırılmanı istemiyorum ben :( hiç bişeye üzülmeni de..

29 Ocak 2012 Pazar

Bitti

Hayatta her şeye bi' anlam yüklememek gerekirmiş. Gitti sevgili Kaptanım. Kendi isteğiyle hemde. Ama 3 gün boyunca tüm ömrümü yiyerek gitti. Unutmaya çalışıyomuş bi de beyefendimiz. Tabi ben de yedim. Gözzlerim şişti, zaten zayıf olan ben iyice zayıfladım. Bence ben gereğinden fazla değer verdim.

Neyse. yanımda bana destek olan muhteşem arkadaşlarım var. ve ben onlara çooook teşekkür ediyorum :* iyi ki varlar ^^

27 Ocak 2012 Cuma

Ya ben çok salağım ya da her şeyi oldukça abartıyorum... Bence her ikisi de mevcut bende. Ama sorun şu ki bi şarkıyı 110 kez dinleyip ağlamamak için kendimi zor tutmak. yeter bence. Neden böyle bi şey yapma ihtiyacı duyduğunu da bilmiyorum. Kendime mei eziyet ediyorum acaba? O hasta oldu, ben de hasta oldum. Şimdi de verdiğim tüm kararları tek tek geri alıp hepsini yapıp, ona ağlamayacağımı söylediğim halde saçma salak ağlıyorum.

True Blood!

Ben bu ara bi diziye taktım.. Tamam tatil falan da bukadar da takılmaz ki bi diziye? Taktığım dizi de True blood. Mesela bu dizi için sürekli One Day'i erteleyip duruyorum -kitabını okudum tabi canım bana öyle inanmıyomuş gibi bakmayın! okumadan olmazdı!- Her neyse. Uzun zamandır da yazmadığımı fark ettim bu True Blood'ı bi yazayım dedim.. İzlemek isterseniz tavsiye ederim^^

24 Ocak 2012 Salı

Arada bi' uslu çocuk olmak gerekir değil mi?

Uslu çocuk duruşlarını severim ben.. mesele bugün o yüzden böyleyim galiba. Saçlarım örülü, kafamda kurdelem. Ama dudağımda kıp kırmızı bi' ruj var. yaramazlığımı da bırakmam dercesine hani. Görünmesin kırmızı rujum. Siyah beyaz olsun dedim böyle. Bazen karamsara bağladığım gibi olsun istedim bu fotoğraf. Hani belki şirin olabildiğimi de anlarsınız diye şey ettim..

Arada böyle saçmalayıp şımarmışım.. Ama olsun bence şeker...
Bence bu şarkının bi zararı dokunmaz... ^^


Ha bide unutmadan akbank'ın oscar modası yarışmasını hatırlatmak isterim sizlere. Biricik arkadaşım Tuna Mert -Namı değer Modafobik- de orda.. Bi oy verseniz diyorum? Fena olmaz bence...

Şimdiden teşekkürler ^^

23 Ocak 2012 Pazartesi

Karneden dolayı

Hava karlı falan ya şimdi ben evde yatıyorum hazır tatil diye. Hasta olmayayım zaten daha yeni kurtuldum diyerekten tatilin keyfini çıkartıyorum ben. Ama gel gör ki benim akıllı sevgilim sen beni dinleme üşüt hasta hasta yatıyomuş şimdi :(

Bu arada, yeniden büyüdüğüm yere taşındığım için mutlu olacağımı sanmazdım. Mesela geçenlerde beni "SIRA ARKADAŞIM" buldu yahu! Ben de "hadi canım!" dedim. Çocuğa da bunu dedim yani o derece şaşırdım bu duruma. Her neyse konuşuyoruz iyi güzel hoş zaman zaman beni sinir ediyo ama doğaldır yani 10 yıldır görüşmemişsin bi' anda ısınamaz ya?!

18 Ocak 2012 Çarşamba

Sevişmek yer zaman ve tür tanımıyo ^^


Bazen sarhoş olmak herkesin işine gelebilir. Rahatlıkla yalan söyleyebilirsiniz veya çeneniz çok açılır ve doğruları söyleyiverirsiniz. açıkçası bi' erkeği tam anlamıyla sarhoşken tanımaya başlarsınız. Bazıları saçmalar, bazıları kalbinizi yeniden fetheder bazıları ise olduğu yerde kalır. Bazen yanında olmak istersiniz böyle durumlarda. Sadece sizin yanınızda içse, sarhoş olsa onu bi' arkadaşı değil de siz ayıltsanız daha hoş olur belki. En azından aklınız orada kalmaz. Belki siz yanındasınız diye daha bi' dikkat eder kendine ama şimdi değilsiniz. O arkadaşıyla bu soğukta içerken siz burda oturmuş bunu okuyorsunuz bense bunu yazıyorum. Bazen kendime kızıyorum bu kadar önemsememeliyim. Bu kadar takmamalıyım onu. Hayatımın içine bu kadar dahil olmasına izin vermemeliyim...

Ama elimde değil işte Bi' kere severseniz bu planlarınızın hepsi gider. biliyorum erken bunları söylemek için çok erken. Bu yazıyı onun okuyacağını bile bile yazmak istiyorum. İçimden şu lanet olası camı açıp avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Bana yeniden bunları düşündüren adama teşekkür ediyorum. elimden başka ne gelir ki? Bazen şikayet ediyorsun biliyorum aşırı romantikleşiyorum bazen. Ama benim işim bu yazmak yazmazsam kendimi bulamam ben. Kaybolurum zihnimin karanlığında. Ayrıca kendi zihnime ışık tutmazsam seninkine nasıl tutabilirim ki? Hayallerim olmazsa ben ne yaparım hiç düşündün mü?
Doğru çabalamadan bişeyler yapmak istedim çoğu zaman. Gitar konusunda da haklısın. Sen şimdi bu yazıdan habersiz bi şekilde arkadaşınla eğleniyosun ama bilmiyosun ki ben seni hiç bu kadar özlememiştim. Bi yabancıyla konuştum sanki. Belkide yabancı değildi Gerçek Kaptandı o?

Bil ki bu benim sevgimi değiştirmedi. Yüzümde güller açıyomuş. Doğru. Sürekli gülüyorum, sürekli şarkılarımızı dinliyorum -Eğer Dinlemek isterseniz Bu ve Şu- tamam galiba fazla özledim ben seni. Yine kızarsın belki bana "Duygusala bağlamışsın Signora!" diye... Kız istediğin kadar kız ama yeter ki benim sana kızmama izin verme..
SENİ SEVİYORUM...

Çocuklar çok zeki yaratıklar

 İşte çocuklardan “Tanrıya Mektuplar”…
Sevgili Tanrım,
Tamam incil’de öbür yanağını çevir dedin biliyorum; ama kardeşim gözüme vurunca ne yapacağım? Sevgiler.
 Teresa -5 yaşında
Sevgili Tanrı,
Sahiden var mısın? Bazıları buna inanmıyor: Eğer varsan gecikmeden bir şeyler yapmanda fayda var.
Harriet Ann -6 yaşında-
Sevgili Tanrı,
O kadar becerikliysen hadi görelim bakalım oku benim şifremi:
VDDL RBT CLJKS NT PSD KLHSM ATFC
Eğer anlayabildiysen yarın yağmur yagdır da anlayayım.
-Jabe
Sevgili Tanrı,
Bende senin dışında bütün liderlerin resmi var.
Norman -6 yaşında-
Tanrım,
İncil’de neden hiç karının adi geçmiyor? Yoksa İncil’i yazarken daha evlenmemiş miydiniz?
Larry -6 yaşında-
Sevgili Tanrım,
Oğlanlar kızlardan daha mi üstün? Biliyorum sen de onlardansın ama gene de dürüst olmaya çalış.
Sylvia -5 yaşında-
Sevgili Tanrı,
Kitabını okudum ve beğendim. Bütün o fikirler nereden geldi aklına?
John -8 yaşında-
Sevgili tanrı, öğretmen günlerin önce kısaldığını, sonra uzadığını söyledi. Artık bir karar vermelisin.
-Mindy
Sevgili tanrı yeni öyküler yazamaz mısın? Yazdıklarının hepsini okuyup, bitirdik ve yeniden başa döndük.
-Terry
Sevgili Tanrı,
Şu andaki eksiklerimi yazıyorum: Yeni bir bisiklet, bir kimya seti, köpek, film makinesi, beyzbol eldiveni. Hepsini gönderemezsen birazı da olur.
Seni seven Eric -5 yaşında-
Not: Noel Baba’nın olmadığını biliyorum.
Canım canım Tanrı,
Astronotları öyle yukari firlatip fırfır döndürmelerinden ödüm kopuyor. N’olur onların bizim evin çatısına düşmelerine izin verme.
Dostun Norman -4.5 yaşında-
Sevgili Tanrım,
İnsanlarin ölmelerine izin verip yenilerini yapmak yerine neden elindekileri tutmuyorsun?
Jane -6 yaşında-
Sevgili Tanrı,
Lütfen bana bir midilli gönder. Senden şimdiye kadar hiçbir şey istemedim. Bunu da herhalde unutmazsın.
Bruce -4 yaşında-
Sevgili Tanrı,
Babam çok aksi. Onu bu huyundan vazgeçirmeni istiyorum. Ama lütfen canını yakma. Sevgilerle.
Martin -5 yaşında-
Sevgili Tanrı,
Bulutlardan biri yüzünü öyle korkunç yaptı ki ödüm koptu. N’olur söyle ona bi’ daha öyle yapmasın.
Ellen -3 yaşynda-
Sevgili Tanrı,
Eğer hiç kimse bilmeyecekse iyi olmanın ne yararı var?
Mark -8 yaşında-
Tanrı’cım,
Üst kattakiler durmadan bağıra çağıra kavga ediyorlar. Bence yalnızca çok iyi arkadaşların evlenmesine izin vermelisin.
Nan -5 yaşında-
Sevgili Tanrım,
Ne diye bu kadar çok insan yarattın. Başka bir dünya daha yapıp fazlalıkları oraya koyamaz mısın?
J.B. -7 yaşında-
Tanrım,
Insanlara ruhları her zaman doğru mu dağıtıyorsun? Yanlış yapabilirsin.
Audrey -8 yaşında-
Sevgili Tanrı,
Sen tuhaf ne yaparsan yap herkes hayran oluyor; ama ben ufacık bir şaka bile yapsam yiyorum fırçayı.
Jodie -6.5 yaşında-
Sevgili Tanrı,
Bizi hiç merak etme çünkü bizimkiler çok dindar.
Teddy -9 yaşında-
Tanrım,
Şişman olunca kimse senin arkadaşın olmak istemiyor.
Billy Jean -9 yaşında-
Sevgili Tanrı,
Zürafaların görünümünü isteyerek mi böyle yaptın, yoksa yanlışlıkla mı oldu?
Norman -4 yaşında-
Sevgili Tanrı,
Tanrı oldugunu nasıl bilebildin?
Charlene -3 yaşında-
Sevgili Tanrı,
Senin yaşına geldiğimde tıpkı senin gibi olmak istiyorum. Tamam mı?
Tommy -4 yaşında-
Sevgili Tanrım,
Eğer Tanrı ben olsaydım bu kadar iyi olmazdım. Bunu aklından çıkarma.
Michelle -6 yaşında-
Sevgili Tanrı,
Kiliseye sözüm yok ama kuşkusuz daha iyi müzikler kullanabilirsin. Umarım yazdıklarıma kırılmazsın.
Ayrıca bir kaç yeni şarkı yazamaz mısın?
-Dostun Barry
Sevgili Tanrı,
Şu hergün ezip durduğumuz karıncaların umarım senin için özel bir önemi yoktur.
-Dennis.
Sevgili tanrı,
Şu plastik çiçeklere kafan bozulmuyor mu? Eğer gerçeklerini yapan ben olsaydım çıldırırdım.
-Lucy
Sevgili Tanrı,
Geçen hafta New York’a gittiğimizde Saint Patrick kilisesini gördüm. Bayağı güzel bir evde oturuyorsun.
-Frank
Sevgili Tanrı,
Evet, ben anlaşmamızın yarısını yaptım bakalım. Bisiklet nerde kaldı?
-Bert
Canım tanrı.
Kucaklaşmayı sen mi buldun? Çok güzel bir şey.
-Brenda
Sevgili tanrım, niçin hiç TV’ye çıkmıyorsun?
-Kim
Niçin daha sonra yeni hayvanlar bulup göndermedin? Hala eskileri ortada dönüp dolaşıyorlar.
-Johny

Tumblr ve Aşk

Yeniden bi' başlayayım dedim Tumblr'a. Ne bileyim biraz değişiklik istedim galiba ama Tumblrda tutunmanın çok zor olduğunu biliyorum. Eskiden orda da yazardım ama benim eşsiz zekam şifremi falan unuttuğu için eski hesabından giremedim.


Nasılsa önümde 15 günlük bi tatiil var. Ben de bu arada buralarla ilgileniveririm işte fena mı olur? Bence hiç fena olmaz. Sonuçta ben kendimi ifade ediyorum burada hatırlarsanız zaman zaman ağlayacağımı söylemiştim? Hatırladınız mı? Bi tek filmlerde ağladım işte onu dedikten sonra. Bence bu da iyi bi' şey çünkü sulu göz olmak iyi değildir.

15 Ocak 2012 Pazar

Aşkıma :*

Kaaar!

Çok güzel kar yağıyo Ankara'da.. Yüksekte oturmanın bi güzelliği de kar yağarken izleyebilmek balkonda oturup sıcak çikolata, kahve eşliğinde bu güzelliğe tanıklık etmek..

Bi düşündüm de.. Dünyanın her yerinde ayrı bi güzellik mi yaratır bu 'kar' denen yaratık? Bazen aşkımıza tanıklık eder, bazen yalnızlığımıza.. Ama herzaman en güzel olanı yaşatır insana.



Ayrıca kim hayrı der ki bi' bardak sıcak çikolataya! -Hihih kafiye yaptım ^^-

Ama her zaman güzeldir kar taneleri.. İnsanı özelmiş gibi hissettirir. Buz gibi soğuk havada bile içini ısıtır (: Ben soğuk havaları pek sevmem aslında. Kar'ı da sevmem pek. Ama bugün okadar güzel yağıyo ki dayanamadım seveyim bari dedim..







Sevilmeyecek gibi değilmiş aslında bu kar denen yaratık ^^

12 Ocak 2012 Perşembe

Hastalanmak kadar kötü bi' şey yok bu dünyada.. Ayağa kalkamazsın, kalksan başın döner vs Bu durumu abarttığımı düşünenler de vardır illaki ama ben cidden kötüyüm. Mesela iğneden korkan ben dün gece hastaneye gidip serum taktırdım. Tbi Hemşireler falan da şaşırdı yani kaç hasta kendi isteğiyle gidip "bana serum  takın!" der ki?
Tabi bu durumun dezavantajları da var.. Zaten zayıf bi varlığım ben iyice elden ayaktan düştüm artık. 3 günde kurudum resmen ya. Öyle her istediğimi de yiyemiyorum. "Onu yeme Signora. Bunu yeme Signora.." Ama dinleniyorum işte bu arada da. Buralardan uzak kalışımın nedeni budur :) Sevgileeer!

9 Ocak 2012 Pazartesi

İçim acıyo valla!


Ben bi ara müzikle bayaa bi' ilgilenirdim.. Bi ara dediğim de geçen sene ekim ayından itibaren. Sonra bişeyler ooldu ben bıraktım bu illeti. Ama tadı damağınızda kalıyo ama bi kere o hoş tınısını aldığınızda. Ağlayasınız geliyo resmen! sonra güzel arkadaşlıklar ediniyosunuz konser falan filan derken..

 Hani sanatçılar der ya"Bi kere sahnenin tozunu yuttuğunuz anda inmek istemezsiniz.." diye hah işte benimki de o hesap! Bi kere çıktım ve tadını aldım.. Yeniden mi başlasam acaba? o.O

8 Ocak 2012 Pazar

2. kez...

Omegle

Eskiden işimiz gücümüz yokmuş gibi Omegle'a girerdik..Eğlence kaynağıydı bizim için. Gerçi şimdi girsek şimdi de aynısı olur. O "disconnect" tuşuna Senin basman ayrı bi haz verir. karşı tarafa "oğlum seni beğenmedim ben hadi nanay!" demenin en basit yoludur.

Gerçek hayatta da bi' "disconnect- New" tuşu olsa güzel olmaz mıydı? Bence çok güzel olurdu. Her önüne gelene "Disconnect" diyebilmek.. Ayrılıkların o kadar kolay sonuçlanabilmesi iki taraf için de.. Ama o zaman da romantik şarkılar olmazdı. Filmler olmazdı. Ağlayan kızlar olmazdı..

Her neyse. Aslında bazen adam gibi adamlar geliyo. -yanlış anlamayın insan gibi giyinik oturan insanlardan bahsediyorum-  onlarla sohbet etmek falan da güzel oluyo. Hem arkadaş ediniyosun fena mı? Saçmaladım sanırım. Neyse iyi geceleeeer

Aşk damarım kabarıverdi.

I'm here without you baby
But you're still on my lonely mind
I think about you baby
And I dream about you all the time
I'm here without you baby
But you're still with me in my dreams
And tonight girl its only you and me

7 Ocak 2012 Cumartesi

2-3 gündür duygusal bunalım mıdır nedir ondan yaşıyorum ben!. İncir reçeli, yok efendim Aşk tesadüfleri sever vs ben hepsini oturup izledim. sonuç ne mi oldu? hepsinde de ağladım! hemde ne ağlamak! gören sanki bi' yakınıma bişey oldu sanar. -allah korusun tabi- sonra ben de buraya gelip bunları yazayım dedim. Ben bide bunların üstüne Edith piaf'ın filmini izleyeceğim. Shit! Bu ne demek; bu gecenin ilerleyen saatlerinde hala ağlayacağım demek!

5 Ocak 2012 Perşembe

Aşk Engel Tanımaz ^^




Yeni yıla sevgilisiyle dudak dudağa giren insanlar da oldu bu tatlı çiftler  gibi ^^

Gösterinin ortasında sevgilerini sergilemekten utanmayıp sokak arasında sevişenler de...

Yaşadıkları fırtınalı hayata inat yeniden aşka tutunanlar da oldu..








Bazıları ise alışıla gelmişin dışında aşklar yaşadılar ve mutlu oldular! (:
Bunlardan bazılarını sizinle paylaşmak istedim :)
 Elton John & David Furnish
Ünlü Şarkıcı Elton John uzun zamandır birlikte olduğu David Furnish ile görkemli bir törenle evlendi.

Ellen De Generes ve Portia Di Rossi
ABD'de ekranın en tanınmış yüzlerinden Ellen De Generes ile oyuncu Portia Di Rossi de 2008 yılında evlenmişti.





Tabi bunların yanında hepimizin aşık olduğu yakışıklılar da yer almakta! ^^
 Lorenzo Martone ve Marc Jacobs
Moda tasarımcısı Jacobs ile Lorenzo Martone 2008 yılında nişanlandıklarını açıkladılar.Düğün tarihi bir türlü kararlaştırıp evlenemediler. Hatta nişanı da iptal ettiler. Ama hala birlikteler ve bir kız çocuğu evlat edinmeyi planlıyorlar. 
 Neil Patrick Harris ve David Burtka
Onlar henüz evlenmediler ama bir aile oldular bile. 
Çift, taşıyıcı anne aracılığıyla ikiz bebek sahibi oldu.
 
Ahh Neil aah...  biz seni ne kadar çok seviyoruz hiç haberin var mı? o.O olsun biz yine de aşığız sana!

Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

Bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

Ahmet Hamdi Tanpınar

4 Ocak 2012 Çarşamba

Seni az tanıyorum... az... sen de fark ettin mi? az dediğin, küçücük bir kelime. sadece a ve z. sadece iki harf. ama aralarında koca bir alfabe var. o alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var.
sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. biri başlangıç, diğeri son. ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. yan yana gelip de birlikte okunmak için. aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi.

Aşk

3 Ocak 2012 Salı

Sınavlar, Ben ve İncir Reçeli

Sınav haftası bu hafta.. tüm zor sınavlar bu haftada aslında. Ve ben bunlara aklımı tamamen verip çalışamıyorum bile. Nedenini ben de bilmiyorum ama yok tık yok beynimde. Ya anlamıyorum ya da çalışasım gelmiyor. Bugün matematik sınavım vardı. sormayın nasıl geçti diye çünkü pek iç açıcı değil. Blog falan yazmaya adadım ben kendimi. Arada düşünce yazıları yazdığım da olur..
Her neyse. Dün matematik sınavına çalışayım diye oturdum çalışma masama.. Ama tık yok. Yok Yok Yooook. Anlamıyorum hiç bi' şey. Kitaplar bana bakıyor ben kitaplara. En sonunda uzun zamandır izleyemediğim "İncir Reçeli"ni izlemeye karar verdim.
DİNLEMEDEN GEÇMEYİN!!!

TANRIM! ben bu filme -izlememiştim oma olsun- bi' kez daha aşık oldum. her saniyesinde ağladım durdum. hele filmin sonunda... Aman tanrım. Bi' daha okadar şiddetli ağlayamam sanırım :/

Bi' alıntı yapmak istedim filmden.. en sevdiğim, en çok ağladığım sahneden bi' alıntı;

"Ben insanları arabanın camına vuran yağmur damlalarına benzetiyorum. Bazen, bir damla aşağı doğru kayarken, başka bir damlaya karışıp, güçlenerek daha hızlı ilerler. Ben de sana karıştım aşkım. İnsanlar acımasız, savurgan. Hiçbir şeyin sonu gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar. Bir gün, şoförün camı açabileceğini hiç düşünmüyorlar."
"Bana bir şeyi sevme hakkı vermediler, ben de incir reçelini sevdim. İncir Reçeli sendin aşkım."

1 Ocak 2012 Pazar

yeni bir güne merhaba demek...

Aslında hep hayali kurulur yıl başı gecesinin nasıl geçeceğinin... Kimileri ailesiyle baş başa oturup, tombala oynayarak yeni yıla girmek ister. Bazıları ise arkadaşlarıyla dışarı çıkıp eğlenmek. Benim ailem ise ARKADAŞLARIYLA dışarı çıkıp eğlenmekten yana kullandılar tercihlerini. Eee biz de iki kuzen kaldık evde tek başımza. ne yapalım diye düşünürken içtiğimiz içkileri yarım bıraktığımız aklımıza geldi. Geçtik balkona; Ankara'nın eşsiz manzarası eşliğinde içtik içkilerimizi. yeni yıla da HALİL SEZAİ'nin şarkılarıyla ve elimizde biralarla girdik.. Biraz dertleştik kuzen kuzene.. İçimizde ne kaldıysa anlattık herşeyi birbirimize. Şunu anladım ki; kaç yıl geçse de Aşk aynı aşk, acı aynı acı. Ve mutluluk? o duygu ise her insana göre değişir. hepinize mutlu yıllar ^^ :)